İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Metin Ergun bir basın açıklaması yaptı.
İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Metin Ergun yaptığı açıklamada; "Geçtiğimiz günlerde Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde yaşanan mevsim normallerinin çok üzerindeki sıcakların ve ardından esen sert rüzgârların narenciye, zeytin ve buğday gibi tarımsal ürünleri büyük oranda yok etmesi ve üreticilerimizin büyük zararlara uğraması ile alakalı olarak görüşlerimizi ifade etmek için karşınızdayım.
Konuşmama başlamadan evvel, böylesine bir afetle karşı karşıya kalan narenciye üreticisi vatandaşlarımıza İYİ Parti ailesi ve şahsım adına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. Bildiğiniz gibi hem ülkemiz, hem de insanlık çok ağır bir salgın sürecinin içerisinde bulunuyor. Bu sürecin, toplumların sosyal hayatlarına etki etmesinin dışında, en ağır sonuçlarını ekonomide göstereceği konusunda bütün dünya aynı kanaattedir. Bu süreçte en fazla etkilenen sektör tarımdır ve bu sıkıntılarla baş etmede çaresiz kalacak kesimlerin başında ise çiftçiler gelmektedir.
İKTİDAR ÜRETİCİMİZİ HER DEFASINDA YÜZÜSTÜ BIRAKMIŞTIR
Ne yazık ki, bu iktidar döneminde en fazla ihmal edilen sektör de tarımdır. İktidar üreticimizi her defasında yüzüstü bırakmış ve kendilerinin deyimiyle “Hans’ın, George’un” ürünlerini ithal etmeyi marifet saymışlardır. İktidarın yabancı çiftçiye yarayan bu politikaları neticesinde, bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten Türkiye, artık net ithalatçı hale gelmiştir.
Bu iktidar şimdiye kadar önceliğini tarımdan ve çiftçimizden yana kullanmamıştır.İktidarları süresince hiçbir zaman uzun vadeli planlar-programlar oluşturup Türkiye’nin tarımda atılım yapmasını sağlamayı düşünmemiştir. Tarım ve sanayi ile kaliteli bir büyüme sağlamak yerine, işin kolayına kaçarak rant ekonomisine yönelmiştir.Böyle bir anlayışın hiçbir yaraya merhem olmadığı, bugün içinden geçtiğimiz süreçte çok daha net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Tarım konusunda sorun çözmeye odaklanan bir politika setine en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçiyoruz, çünkü çiftçilerimiz belki de hiç olmadığı kadar zor durumdadırlar. Maalesef iktidarın böyle bir yaklaşımı söz konusu değildir. Mazot, elektrik, gübre gibi artan girdi maliyetleri sebebiyle, bugün çiftçilikle geçinen birçok ailemiz geçimini temin edemez bir halde iflasın eşiğine gelmiş durumdadır.
Değerli Basın Mensupları
Sizlere bugün tarımın içinde bulunduğu genel sıkıntılardan değil, özellikle afetten en fazla etkilenen narenciye üzerinde durmak istiyorum. Öncelikle Türkiye’nin narenciye konusundaki dünyadaki durumundan bahsetmemiz gerekmektedir.
Türkiye narenciye üretimi konusunda Dünya’da çok önemli bir yere sahiptir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün verilerine göre, dünyadaki narenciye üretimi yıllık 147 milyon ton civarındadır. Narenciye üretiminde Çin 39 milyon tonluk bir hacim ile ilk sırada yer alırken, Türkiye 4.9 milyon ton ile yedinci sırada yer almaktadır. Dünya çapında üretilen 147 milyon ton narenciyenin 17.3 milyon tonu uluslararası ticaret içerisinde alınıp satılmaktadır. Bu miktardaki narenciyenin piyasa değeri 14.8 milyar dolara tekabül etmektedir. Türkiye ise 4.9 milyon tonluk narenciye üretiminin A'ine denk gelen yaklaşık 2 milyon tonunu ihraç etmektedir. Ülkemizin bu ihracattan elde ettiği gelir ise 890 milyon dolar civarındadır.
Ülkemizin narenciye konusunda dünyadaki mevcut yerini muhafaza ederek, gelirlerini koruyabilmesi ve arttırabilmesi için narenciye üreticimizi korumamız gerekmektedir. Çünkü özellikle böylesine doğal afet anlarında üreticimize destek olmak, geleceğimiz açısından hayati bir önem taşımaktadır.
Çiftçilerimiz bu kadar zor ekonomik şartlar altındayken, geçtiğimiz 15 Mayıs ve 24 Mayıs tarihleri arasında Ege ve Akdeniz bölgelerimizde sıcaklık değerlerini mevsim normallerinin çok üstüne çıkartan çöl sıcakları yaşanmıştır. Aynı tarihlerde çöl sıcaklarının yanı sıra, uzun süren poyraz ve sert esen bir fırtına da yaşanmıştır.
Hava sıcaklıklarında görülen bu ani değişiklikler, başta narenciye ve zeytinde olmak üzere birçok tarım ürünü üzerinde çok olumsuz etkiler doğurmuştur. Bu felaketten en çok etkilenen şehirlerimizin başında Çukurova yöresinde Adana, Osmaniye, Mersin; yine Akdeniz’de Antalya, Ege’de Muğla ve Aydın gelmektedir. Ve zarar gören illerimizin oluşturduğu hat İzmir’e kadar uzanmaktadır.