Adana Diş Hekimleri Odası üyelerine yönelik 'Diş Eti Hastalıkları ve Probiyotiklerin Rolü' konulu seminer düzenledi. Seminere Çukurova Üniversitesi Periodontoloji Ana Bilim Dalından Doç. Dr. Bahar Alkaya konuşmacı olarak katıldı.
Çukurova Üniversitesi Periodontoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cenk Haytaç, Dr. Öğr. Üyesi Hamza Gökhan Kayhan, Periodontoloji Uzmanı Seray Keçeli Onat ve diş hekimlerinin katıldığı seminerin açılış konuşmasını yapan Adana Diş Hekimleri Odası Başkanı Dr. Dt. Hasan Boğa, üniversitelerde diş hekimi kontenjanının zaten fazla olduğunu, vakıf üniversitelerinin bu duruma tuz biber eklediğini söyledi.
DR. DT. BOĞA, "ARTAN VAKIF ÜNİVERSİTELERİ İSTİHDAM PROBLEMİ YARATIYOR"
ADO Başkanı Dr. Dt. Hasan Boğa, "Vakıf üniversiteleri diş hekimi kontenjanının büyük kısmını azaltmalı ve azaltacakları kontenjanın yarısını da yabancı öğrencilere tahsis etmelidir. Aksi takdirde şuan 60 bin olan diş hekimi sayısı giderek yüz binlere ulaşacaktır. İhtiyaçtan fazla diş hekimi mezun olduğunda istihdam sorunu karşımıza dağ gibi çıkmaktadır. Bizim amacımız; Türkiye şartlarında iyi eğitim almış, donanımlı diş hekimi yetiştirmektir. Türkiye'de şu anda 105 tane fakülte var. Bunların büyük kısmı vakıf üniversitesi. Mezun olanların büyük kısmı da bu fakültelerden mezun oluyor. Bazı vakıf üniversitelerinde eğitimin yeterli yapıldığını düşünmüyoruz. Çünkü her bölümde 1-2 hoca ile eğitim veriyorlar. Profesörü olmayan Doçenti olmayan vakıf üniversiteleri var. Açıkçası iyi eğitim veremiyorlar. Yetersiz üniversiteler birleştirilip, sayılarının düşürülmesinde büyük yarar vardır. Bu anlamda geldiğiniz için sizlere, değerli bilgilerini bizlerle paylaşacak olan Doç. Dr. Bahar Alkaya hocamıza teşekkür ediyorum" dedi.
DOÇ. DR. ALKAYA, "DİŞ ETİ HASTALIKLARI MİLYARLARCA İNSANI ETKİLİYOR"
Diş eti hastalıklarının yalnızca ağız içinde sınırlı bir sorun olmadığını, dünyada milyarlarca kişiyi etkileyen ve yaşam kalitesini ciddi şekilde azaltan önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu ifade eden ÇÜ Periodontoloji Ana Bilim Dalından Doç. Dr. Bahar Alkaya, "Diş eti iltihabı (gingivitis), tedavi edilmediğinde periodontitise ilerleyebilir. Bu durumda diş etlerinde ve dişi destekleyen kemikte kayıplar meydana gelir, hatta diş kaybına kadar giden sonuçlar ortaya çıkabilir. Günümüzde dünya genelinde her 8 kişiden 1'i bu hastalıklarla yaşamaktadır. Türkiye'de ise durum daha dikkat çekicidir: Her iki yetişkinden biri diş eti hastalığıyla karşı karşıyadır. Bu tablo yalnızca bireylerin sağlığını değil, toplum sağlığını, sağlık hizmetlerini ve işgücü verimliliğini de olumsuz etkilemektedir."
TÜRKİYE'DE DİŞ FIRÇALAMA SIKLIĞI DÜŞÜK
Hastalığın en önemli nedenlerinden birinin düzenli ağız bakım alışkanlıklarının yeterince yaygın olmamasından kaynaklandığını hatırlatan Doç. Dr. Bahar Alkaya, "Türkiye'de diş fırçalama sıklığı gelişmiş ülkelere göre düşük düzeyde olup bu, diş eti hastalıklarının artışındaki temel etkenlerden biridir. Ayrıca sigara kullanımı, diyabet, stres ve yaşlanma gibi faktörler de hastalığın ilerlemesinde kritik rol oynamaktadır. Tedavide hâlâ en etkili yöntem, mekanik biyofilm kontrolüdür; yani diş taşı ve plakların profesyonel olarak uzaklaştırılmasıdır. Ancak bu uygulamanın kalıcı fayda sağlayabilmesi için bireylerin evde düzenli ve doğru şekilde dişlerini fırçalaması zorunludur. Son yıllarda destekleyici tedaviler arasında probiyotikler öne çıkmaktadır. Probiyotikler, ağız florasında zararlı mikroorganizmaları baskılayıp faydalı bakterilerin çoğalmasını teşvik ederek biyolojik dengeyi korumaya yardımcı olur. Gingivitis (erken diş eti iltihabı): Probiyotikler diş eti kızarıklığı, şişlik ve kanamayı azaltabilir; düzenli kullanımda diş etlerinde iyileşmeyi destekler. Periodontitis (ileri diş eti hastalığı): İltihabı baskılayarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır, diş eti ceplerinin derinliğini azaltabilir ve mekanik tedaviye biyolojik destek sağlar. İmplant çevresi dokular: İmplant etrafındaki iltihap (peri-implant mukozitis) probiyotiklerle hafifleyebilir. Çalışmalar, probiyotiklerin kanama ve cep derinliğini azalttığını ve bağışıklık sistemini dengelediğini göstermektedir. Bu, implantların uzun ömürlü olmasına katkı sağlar. Ağız kokusu: Ağız kokusunun büyük kısmı ağız içi bakterilerden kaynaklanır. Probiyotikler bu zararlı bakterilerin çoğalmasını engelleyerek kötü kokulu gazların oluşumunu azaltır, nefesi daha ferah hale getirir. Sonuç olarak: Probiyotikler, diş eti sağlığının korunmasında, mevcut hastalıkların yönetiminde ve ağız kokusunun önlenmesinde bilimsel olarak desteklenen, güvenli ve etkili bir destekleyici ajan olarak değerlendirilmektedir" diye konuştu.
e-ha